ÜNİVERSİTEYE GİRİŞTE YENİ SİSTEM
ÖSYM Başkanı Yarımağan, YÖK'ün kararıyla
gelecek yıldan itibaren uygulanmaya başlayacak
yeni sisteminin ana hatlarını anlattı.
18 Şubat 2009 Çarşamba 13:00
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)
Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, 2010 yılından
itibaren uygulamaya konulacak iki aşamalı
üniversiteye giriş sınavının birinci basamağının
mevcut sistemdeki ilk dört testin soru sayısının biraz
daha artmış, ikinci basamağının da eskiden
uygulanan iki basamaklı sistemin gelişmiş hali
olduğunu belirtti.
Yarımağan, YÖK'ün kararıyla gelecek yıldan itibaren
uygulanmaya başlayacak yeni sisteminin ana
hatlarını anlattı.
Yeni sistemin iki aşamadan oluştuğunu, ikinci
aşamada yabancı dil dahil toplam beş ayrı sınav
uygulanacağını ifade eden Yarımağan, birinci
aşamanın Nisan başlarında, ikinci aşamanın da
Haziran sonlarında iki hafta sonu cumartesi-pazar
günleri gerçekleştirilmesinin planlandığını bildirdi.
Yarımağan, “Yeni sistem, eskiden uygulanan iki
basamaklı sınava dönüş değil ama eskinin tam
gelişmiş hali denilebilir” dedi.
Üniversiteye girişte 1999'da geçilen sistemin
olumsuz etkileri olduğunu belirten Yarımağan,
ÖSS'de ortak derslerin okutulduğu 9. sınıftan sonra
soru yöneltilmediği için öğrencilerin bu sınıftan
sonraki sınıfların derslerine ilgi göstermediğini
belirtti. Dolayısıyla öğrencilerin üniversiteye
“yetersiz” geldiklerini kaydeden Yarımağan, şöyle
konuştu:
“Mesela Matematik'ten, Fizik'ten, Kimya'dan 9. sınıf
sonrasından hiç soru sormuyorduk. Sormadığımız
için de öğrenci o konuları sınıfını geçecek kadar
çalışıyordu, çok fazla kendini vermiyordu. Hatta
şöyle olumsuz durumlarla ilgili bize bilgi geliyordu:
Bazı öğretmenler öğrenciye destek olmak için 11.
sınıf programındaki dersi anlatmıyor, (nasıl olsa bu
konu üniversite sınavında sorulmuyor) diye 9. sınıf
ve ilköğretimdeki konuları tekrar ediyor. Amaç, daha
çok sayıda öğrenci üniversite sınavını kazansın,
hem öğrenci avantajlı çıksın hem de okul daha çok
öğrenciyi üniversiteye soktuğu için avantajlı çıksın.
Bu, çok olumsuz bir durumdu.
Bu nedenle 2006'da biz bu olumsuz durumu kısmen
düzeltmek için sistemi değiştirerek, mümkün
olduğunca lise müfredatını kapsayan sorular
sormaya başladık. Tabii bunu yaparken seçmeli
derslerden değil, zorunlu derslerden sorular
soruyoruz. Yalnız bu değişikliği yaparken 1999
öncesine, yani iki basamaklı sınava olduğu gibi
dönmedik. Tek oturumda bunu gerçekleştiren bir
model oluşturduk. Tek oturumda, yani şu anda
uygulanan sistemde hem ortak müfredata dayalı
sorular hem de lisenin son yıllarında okutulan
zorunlu alan derslerine dayalı sorular soruyoruz. Bu
değişiklik, sistemin getirdiği eski olumsuzlukların bir
kısmını düzeltti. Öğrenci artık 9 ve 10. sınıftaki
Matematik, Fizik, Kimya, Sosyoloji, Psikoloji gibi
derslere önem veriyor.”
Yarımağan, mevcut sistemin de bazı olumsuzlukları
bulunduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tek oturumda, 195 dakika süre vererek, bu süre
içinde öğrenciden çok şey istiyoruz. Bu süre içinde
10-15 dersteki bilgisini bize aktarmasını bekliyoruz.
Bu, ölçme açısından çok sağlıklı bir ortam değil.
Öğrenci örneğin 15 dakika Coğrafya, 20 dakika
Tarih, 10 dakika Sosyoloji, 10 dakika Kimya sorusu
cevaplayacak. Birbiriyle çok da ilişkili olmayan
sorulara cevap verecek. Üstelik bazı derslerden
öğrencinin bilgisini tam ölçmek de mümkün
olmuyor. Mesela Sosyoloji'den 3, Coğrafya'dan 8-10
soru soruyoruz. 3-5 ya da 8-10 soruyla öğrencinin
belirli derslerdeki bilgilerini ölçmek çok da sağlıklı
olmuyor.
Mevcut sistemin olumsuzlukları, kısa sürede
birbiriyle çok da ilgili olmayan derslerden ölçme
yapılması, ders düzeyindeki soru sayıları çok az
olduğu için ders düzeyinde ölçümlerin çok sağlıklı
olmaması, puanlar hesaplanırken ders düzeyinde
değil ders grubu düzeyinde hesaplama yapılması...
Mesela biz şu anda Fen puanı hesaplıyoruz. Fen
puanının içinde Fizik, Kimya, Biyoloji ayrımı
yapmıyoruz. Oysa yerleştirme sırasında
üniversitelerdeki bazı programlar için belki Fizik,
Kimya, Biyoloji, Tarih, Coğrafya'yı ayrı ayrı ölçmekte
yarar var. Ayrıca mevcut sistemde tüm sorular
çoktan seçmeli. Tüm soruların çoktan seçmeli
olmasının eğitim üzerinde olumsuz etkisi var.
Öğrencinin belli yetenekleri gelişmiyor. Bütün bunları
dikkate alarak yeni bir model geliştirdik.”
“ÖLÇME-DEĞERLENDİRME AÇISINDAN DAHA
SAĞLIKLI BİR SİSTEM”
Yarımağan, yeni sistemde “soru türlerinin
değiştirilmediğini, tüm soruların yine çoktan seçmeli
test şeklinde olmaya devam edeceğini ancak ders
düzeyinde ve o dersten daha çok soru yöneltilerek
bir ölçme yapılacağını” vurguladı.
Yarımağan, “Öğrenciler bir sınavda birbiriyle ilgisiz
konulardan değil, birbiriyle ilgili birkaç dersten
sorulara cevap verecek. Ölçmeyi eşit sürelerde
yaparak, ders puanlarının karşılaştırılabilir puanlar
olmasını sağlayacağız. Yani, ölçme değerlendirme
açısından daha sağlıklı bir sistem oluşturuyoruz.
İleriye dönük olarak da çoktan seçmeli test soruları
dışındaki soru türlerinin sorulabileceği bir ortam
yaratmaya, bunun altyapısını oluşturmaya
çalışıyoruz” diye konuştu.
2010'da uygulanacak iki aşamalı sınavın ilk
aşamasının “mevcut sistemdeki ilk dört testin soru
sayılarının biraz artmış hali” olduğunu belirten
Yarımağan, soru sayısının ne kadar artacağına
ilişkin kararın henüz verilmediğini ifade etti.
Yarımağan, “Şu anda uygulanan ÖSS'de ilk
testlerde 30'ardan toplam 120 soru soruyoruz. 120
sorunun üstüne ikinci testler soruluyor ve öğrenci
toplam 180 soru yanıtlıyor, 195 dakika da süre
veriliyor. Yeni sistemde soru sayısı 160-180
dolaylarına çıkabilir. Verilen süre artmayacak,
muhtemelen 3 saat olacak” dedi.
Yarımağan, birinci aşamanın sonunda adaylar için
sözel, sayısal ve eşit ağırlıklı olmak üzere üç puan
türü hesaplanacağını ancak bu puanların aralıklarının
ne olacağının henüz belirlenmediğini bildirdi. Birinci
aşamadaki puanlarla meslek yüksekokulları ve
açıköğretime girilebileceğini ifade eden Yarımağan,
ayrıca bazı lisans programlarına da bu puanlarla
girilebilmesine yönelik düşünceleri olduğunu söyledi.
İKİNCİ AŞAMA NASIL YAPILACAK?
Birinci aşamada başarılı adayların ikinci aşamaya
başvurma hakkı kazanacağını kaydeden Yarımağan,
ikinci aşamada dört ana alanda sınav yapılacağını,
yabancı dil sınavının da ayrıca gerçekleştirileceğini
ifade etti.
Yarımağan, ikinci aşamadaki dört sınavın nasıl
yapılacağını şöyle anlattı:
“Aslında bu sınavlar, bugünkü mevcut sistemde iki
numaralı testlere karşılık geliyor.
Matematik-Geometri, Fen Bilimleri
(Fizik-Kimya-Biyoloji), Edebiyat-Coğrafya ve Sosyal
Bilimler (Tarih-Coğrafya ve Felsefe grubu) sınavları
var. Aday, bu dört sınavdan hangilerine gireceğini
bize başvurarak, bildirecek.
Normal koşullarda adaylar bu sınavlardan ikisine
girecekler. Ortaöğretimde bitirdikleri alana ve gitmek
istedikleri bölüme bağlı olarak, bu sınavlardan ikisine
girmeleri yeterli olacak. Örneğin Fen-Mühendislik
alanındaki programlara gitmek isteyen adaylar,
örneğin Matematik ve Fizik-Kimya-Biyoloji sınavına
girecek. Buna karşılık İktisat-İşletme grubundaki
programlara gitmek isteyenler ikinci aşamada
Matematik-Geometri sınavıyla Edebiyat-Coğrafya
sınavına girecek. Sosyal Bilimler alanındaki
programlara gitmek isteyen adaylar ikinci aşamada
Edebiyat-Coğrafya sınavı ile Sosyal Bilimler sınavına
girecek. Yani adayların çok büyük çoğunluğu iki
sınava katılacak. Yabancı dil puanıyla öğrenci alan
programlara gitmek isteyen adaylar ise sadece
yabancı dil sınavına girecek. Yabancı dil sınavına
gireceklerin diğer dört sınavın hiçbirine girmelerine
gerek yok. Ama aday birden çok gruptaki
programlara gitmek, mesela hem Fen-Mühendislik
programlarından hem de İşletme-İktisattan tercih
yapmak istiyorsa o zaman dört sınavın üçüne
girecek. Bir aday isterse bu beş sınavın beşine de
girebilir. Ama bu çok istisnai bir durum olur. Bence
adayların yüzde 99'u iki sınava, küçük bir kısmı üç
sınava girecek. Dört ve beş sınava giren sayısı
istisna olur.”
ÖLÇME NASIL YAPILACAK?
Yarımağan, yeni sistemde
“ölçme-değerlendirmenin” bugünkü sistemden farklı
yapılacağını bildirdi. Öğrencinin başarısının “ders
düzeyinde” ölçüleceğini ifade
eden Yarımağan, yeni sistemin en önemli
özelliklerinden birinin bu olduğunu bildirerek, şunları
kaydetti:
“İkinci aşamadaki sınavlarda mesela bir Fen puanı,
Sayısal, Sözel ya da Eşit Ağırlıklı puan olmayacak.
Aday hangi sınava girmişse o sınavdaki tüm
derslerin
puanı hesaplanacak. Mesela bir Fizik, bir Kimya, bir
Biyoloji puanı olacak.
Düşündüğümüz başka bir şey, soru kitapçıklarını da
derslere göre ayırmak ve süreleri buna göre
sınırlamak. Yani öğrenciye 'Al sana 180 dakika,
Fizik, Kimya, Biyoloji sorularını bu sürede cevapla'
demeyeceğiz. Sınavda adaylara Fizik sorularını
vereceğiz belli bir süre sonra alıp, Kimya sorularını,
ardından diğer dersin sorularını vereceğiz. Bu
durumda bütün adaylar mesela Fizik sorularını aynı
sürede cevaplayacak. Dolayısıyla Fizik notları, eşit
sürelerde cevaplanacağı için birbiriyle
karşılaştırılabilir notlar olacak. Şimdi mevcut
sistemde öğrencinin Fizik notlarını hatta Fen
puanlarını birbiriyle karşılaştırdığımızda, bazı
şüpheler var. Çünkü mevcut sistemde Fen
sorularını cevaplamak için bir aday yarım saat
harcıyor, diğer bir aday bir saat harcıyor. Yarım saat
ve bir saat gibi farklı sürelerde cevaplanan soruların
sonuçlarını birbiriyle karşılaştırdığınızda bu eşitsizlik
oluşturuyor. Yeni sistemde ölçmenin daha sağlıklı
olmasını sağlayacağız. Zaten gerek lisede, gerekse
üniversitedeki tüm sınavlarda bu şekilde yapılıyor.
Öğrenci hiçbir zaman lisede Fizik ve Kimya sınavına
birlikte girmiyor. Üniversitede de böyle.”
HESAPLAMA
Adayların yerleştirme puanları hesaplanırken hem ilk
aşamadaki sınavda hem de ikinci aşamada katıldığı
sınavlardaki başarıların dikkate alınacağını
vurgulayan Yarımağan, birinci aşamadaki sınavın
etkisinin ne kadar olacağının henüz belirlenmediğini
bildirdi. Yarımağan, hesaplamada izlenecek yolu
şöyle aktardı:
“Örneğin Fen-Mühendislik programlarına girerken
kullanılacak olan puanlar için birinci aşama artı ikinci
aşamadaki Matematik-Geometri ve
Fizik-Kimya-Biyoloji sınavı... Dolayısıyla aday toplam
üç sınava girmiş olacak. Bu üç sınavın sonuçları
hesaplama yapılırken birbirine yakın oranlarda
kullanılacak. Üç sınavın içinde tabii alt testler var.
Mesela birinci sınavda Türkçe, Fen testleri vardı,
ikincisinde Matematik, Geometri, Fizik, Kimya,
Biyoloji. Bunların hepsini kullanarak çok sayıda
puanlar oluşturacağız. Örneğin sayısal grup için bir
tek puan olmayacak. Bugünkü sistemde sayısal için
tek bir puan var ve bu puan hem tıp fakültesi hem
hemşirelik hem eczacılık hem fizik mühendisliği
hem bilgisayar mühendisliği hem astronomi hem
makina mühendisliği, hem ziraat mühendisliği gibi
birbiriyle benzer olmayan programların hepsi için
kullanılıyor.
Yeni sistemde farklı puan türleri oluşturarak her
puan türü için o puan türünün gerektirdiği bilgilerden
oluşturulmuş bir sistem geliştireceğiz. Mesela tıp
fakültesi için eğer Kimya ve Biyoloji bilgisi daha
önemliyse tıp fakülteleri için bu derslerin ağırlığını
biraz arttıracağız, tıp fakülteleri öğrenci alırken bu
derslerin ağırlıklı olarak hesaplandığı puan türünü
kullanacak. Makina mühendisliğine girerken
Matematik ve Fizik'in ağırlığının daha çok
hesaplandığı puan türleri kullanılacak. Bir tane
sayısal puan yerine belki adı sayısal da olmayan
örneğin 5-6 veya 8-10 tane çeşitlendirilmiş puan türü
olacak. Yani ana puan türleri kendi içlerinde
çeşitlendirilecek.”
Yarımağan, üniversitelerdeki hangi programların,
hangi derslerin ağırlıklı olduğu puan türlerini
kullanacaklarının fakültelerin de görüşü alınarak
belirleneceğini ifade etti.
alıntı