MUT LİSESİ 18 MART ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİ ANMA PROGRAMI
1.Açılış
2.İstiklal Marşı ve Saygı Duruşu
3.Günün anlam ve Önemini Belirten Konuşma(Abide Aslan)
4.Çanakkale Şehitlerine şiiri(Ayşe Seda Çolak
5.Müzik (I.bölüm)
6.Bir Yolcuya şiiri(Şifa Sağlamca)
7.Şehitlik Kavramı Hakkında Konuşma(Erdal Dölek)
8.Çanakkale Destanı şiiri(Cansu Aslan)
9.Müzik(II. Bölüm)
10.Kapanış
ÇANAKKALE ZAFERİ
ÇANAKKALE ZAFERİ
Tarih boyunca hiçbir millete nasip olmayan ve yüce Türk milletinin
kahraman evlatlarınca yaratılan bir büyük mücadelenin, şairin ifadesiyle,
Bedr’in aslanlarının kükrediği ateşten bir imtihandır Çanakkale… Kınalı
kuzuların gül bahçesine girercesine şahadete atıldığı bir yerdir Çanakkale…
Çanakkale, öyle bir mücadeledir ki, asırlardır yorgun düşmüş bir
milletin, milli mücadelesinin önemli bir safhasının teşkil etmiş;
Gelibolu’da yarattığı Atatürk’ü milletin geleceğe ait vazgeçilmez önderi
yapmıştır. “Ben, size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar
geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler, başka komutanlar geçebilir.”
İşte Atatürk’ün bu sözü Çanakkale Zaferi’ni yaratan inancın göstergesidir.
Osmanlı Devleti’nin yıkılış sürecinde olan bu savaş I. Dünya Savaşı’nın da önemli bir cephesini oluşturmaktadır. Bir tarafta yıllardır süren savaşların etkisiyle yorgun ve yılgın, silahları eski ve yetersiz, ikmal sistemi yok denecek kadar zayıf bir durumda olan Osmanlı ordusu varken; diğer yanda güçlü sanayi ve teknoloji ile beslenen benzeri görülmemiş bir gücün timsali olan ve kolay zaferler peşinde koşan düşman kuvvetleri vardı. Bu sebeple zamanın en güçlü deniz filosu oluşturulmuştu. Çanakkale, denizden geçilecek ve imparatorluğun tüm direnme gücü kırılıp ülke parçalanarak müşterek hedefe ulaşılacaktı. Asırlardır hükmettiği
toprakları tek tek elden çıkaran, bitap düşmüş Osmanlı İmparatorluğu’nun o
zamanki hali düşman kuvvetlerine zaferi yakın göstermekteydi.
Çanakkale sırtlarında savaş başladığında düşman güçlerinde en modern
kara ve deniz silahlarıyla 506 top namlusu mevcutken; bizim birliklerimizde
sadece 72 top bulunmaktaydı. 506 güçlü toptan atılan korkunç mermiler
boğazın iki yakasını toz-duman içerisinde bırakmıştı. Milli şairimiz bu anı
ne güzel tasvir eder:
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
Çanakkale Zaferi’nde ilk taarruzu gerçekleştiren Nusret mayın gemisidir. Elde kalan son 26 mayınla 8–9 Mart gecesi ustalıkla yapılan bir planlamayla düşmanın kontrolü altındaki karanlık limanda gerçekleştirdiği mayın dökme harekâtı ile 24 saat içinde Marmara’da olacağı planlanan bir filoyu mağlup ve perişan ederek geri püskürtmüştür. Çanakkale Boğazı’nı denizden geçemeyeceğini anlayan düşmanın karadaki harekatı da başarısız olmuş ve kahraman Türk askeri düşmangüçlerine “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” dedirtmiştir.
Böyle bir başarı sadece işgalcilerin güç ve gururunu değil,milletimizin makûs talihini de yenmiştir. Bu çetin mücadelede düşman güçlerinin dikkate almadıkları bir nokta vardı. O da sadece silahlar değil,onu kullanan insan ve iman gücüyle beslenen inançtı. İşte Edremitli Seyit’in destanı: 270 kiloluk top mermilerini namluya sürerek böyle bir zaferin banileri arasında olmuştur. Bu güç başka neyle açıklanabilir ki?...
Bu inançtır ki esaret zincirini boynuna takmamış, bağımsızlığı namus ve
şeref addetmiş bir ulusun istiklal ve onurunu kurtarmıştır. Türk’ün ateşten
gömlek giydiği bu varolma mücadelesinde yüce Türk milleti topuyla,tüfeğiyle, kanıyla bayraklaştırmak istediği bağımsızlığı, karşısındaki muazzam güce rağmen, yılmadan ve fedakârca kazanmıştır.
Çanakkale Zaferi zor şartlar altında binlerce şehit verilerek kazanılmış mukaddes bir zafer olarak tarihteki yerini alırken, kurtarıcı ve yüce kişiliği ile gelecek yüzyılları aydınlatacak olan Mustafa Kemal gibi bir güneşi ortaya çıkarması açısından da ayrı bir önem arz etmektedir.Bizlere böyle bir zaferin gururunu yaşatan binlerce şehit ve gazilerimizi şükranla anıyoruz. Şehitlerimizin ruhları şad olsun. Sözlerimi onlara verilecek en güzel hediyeyi veciz bir şekilde dile getiren milli şairimizin şu iki dizesi ile noktalamak istiyorum:
Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber;
Bak agûşunu açmış duruyor peygamber.
Bu konuşmayı;öğrencimiz,Abide Aslan Okulumuz Çanakkale Zaferi etkinliklerinde yapmıştır..
Çanakkale Şehitlerine
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı,his yoksulu,sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi,yâhud kafesi!
Eski Dünyâ,yeni Dünyâ,bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi,mahşer mi,hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka,lisanlar,deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu,o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe,hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler,ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa,göz,gövde,bacak,kol,çene, parmak,el,ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere,sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar,alevden seller.
Veriyor yangını,durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık,gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister,ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu,hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.
O,rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna,yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak,bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe'desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu,taşındır'diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da,ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken,gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi,akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki,son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki,İslam'ı kuşatmış,boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki,rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki,a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar,seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid,isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Bu şiiri;öğrencimiz,Ayşe Seda Çolak Okulumuz Çanakkale Zaferi etkinliklerinde okumuştur..
BİR YOLCUYA
BİR YOLCUYA
( Bu şiir Gelibolu yamaçlarında yazıldı.)
Dur yolcu! bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmet'in yattığı yerdir.
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmet’in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanının akıttığı yerdir.
Düşün ki, haşr olan kan, kemik eti
Yaptığı bu tümsek, amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.
Necmettin Halil ONAN
Bu şiiri;öğrencimiz,Şifa Sağlamca Okulumuz Çanakkale
Zaferi etkinliklerinde okumuştur..
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ
Vatan savunması için insanları seve seve ölüme götüren yüce duygulardan biri şehitlik duygusudur. Bilindiği gibi şehit; vatan millet din gibi kutsal değerler uğruna hayatını adayanlara denir. Özellikle İslamiyet in verdiği şehitlik makamı hiçbir dinde yoktur. Kur’an da “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın, bilakis onlar diridirler. Rableri katında Allah’ın lütfundan kendilerine verilen nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar” buyrulmuştur. Şehitlerimize verilen bu makam tarihimizde zaferlerin kazanılmasında en büyük etkenlerden biridir. Analar evlatlarını savaşa “ya şehit ol ya gazi diyerek göndermişlerdir.”
Milletimiz uzun ve derin tarihi boyunca hep bu şuurla yaşamıştır. Kendisine daima birleşik ordular halinde saldıran düşmanlarla savaşmak zorunda kalmış, çetin muharebeler, sert çatışmalar sonunda varlığını kabul ettirmiştir.
Vatan kültürel değerlerimizin bulunduğu bir coğrafyadır. Bu coğrafya ilk bakışta bir kara parçasıdır. Bu kara parçası tehlikeye girdiği zaman, uğrunda kanlar dökülür, canlar verilir. Nice analar yavrularını, nice gelinler yiğitlerini yitirir. O zaman bu coğrafyanın taşı toprağı, dağı ırmağı başka anlam taşır. Her biri düşmana aşılmaz bir engel ve bir uçurum olur. O toprak parçası hemen baş tacı edilir. Bu cansız coğrafya her karış toprağı şehit kanıyla sulanmış bir vatan olur.
Şair Orhan Şaik:
“Her taşı bir yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir”.Diyerek bu konuyu güzel bir şekilde dile getirmiştir.
Atatürk;
“Gerektiği zaman vatan için, bir tek fert gibi yekpare azim ve karar ile, çalışmasını bilen bir millet elbette büyük istiklale layık ve aday olan bir millettir”. İfadeleriyle birlik ve beraberliğimizin önemini vurgulamıştır.
Çanakkale zaferi tarihimizi taçlandıran olaylar içerisinde muhteşem bir yere sahiptir. Milletimizin tarih boyunca karşılaştığı en büyük ve en zorlu sınavlardan biridir.Bir yılı aşkın devam eden Çanakkale savaşları sonunda Türk milleti düşmanlara karşı tarihte emsaline rastlanmayan büyük bir zafer kazanmış, vatan sevgisi ve iman gücünün maddi üstünlükten daha önemli olduğunu bütün dünyaya ispat etmiştir. İngiliz ordu komutanı General Hamilton un; “ Bizi Türklerin maddi gücü değil, manevi gücü mağlup etmiştir. Çünkü onların atacak barutu bile kalmamıştı” şeklindeki itirafı bu gerçeği ifade etmektedir. Tarih; din ve vatan uğrundaki fedakarlığı Çanakkale deki aziz şehit ve gazilerimizden öğrenmiştir.
Milletimizin bekası şehitlik ve gazilik ruhu kazanmış, bir kalbe sahip olan nesiller yetiştirmekle mümkündür. Bunun için gençlerimize Çanakkale destan ve ardındaki ruhu anlatmalı aziz vatanımızın kıymetini öğretmeliyiz. Bizlere bırakılan bu vatanda birlik ve beraberliğimizi bozmadan ayrılıp parçalanmadan yaşamalıyız. Ancak bu taktirde o milletin fertleri haysiyetli, huzurlu ve mutlu bir hayat sürebilirler. Bu konuda milli şairimiz M.Akif şöyle diyor;
“Sahipsiz olan vatanın batması haktır
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”
Can ve malın Allah yolunda, vatan ve millet uğrunda feda edilebilmesi, kulun rabbine karşı muhabbetinin en güzel ifadesidir. Çanakkale de yaşananlar, her yönüyle müstesna bir vatan sevgisinin örneğidir. “Çanakkale geçilmez” fermanı,250 bin imanlı vatan evladının şehit olmasıyla yazılmıştır. Şehit olabilmek onlarda büyük bir sevda idi. Sedye ile götürülen yaralı bir askeri komutanının yanından geçerken-“şehit olamadım paşam” diyerek üzüntüsünü dile getirmesi bu sevdanın en belirgin örneğidir. Çanakkale zaferini kazanarak; vatanı,bayrağı ve milleti için hayatının baharında gül gibi solarak şehit olan kahraman MEHMETÇİK’ lerimizi minnet ve
şükranla anıyoruz. Aziz ruhları şad olsun.
Saygılarımla…
Erdal DÖLEK
Din Kült. ve Ahl. Bil.Öğrt.
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
ÇANAKKALE DESTANI
Yıl 1915
18'indeyiz Martın.
Kendine gel biraz!
Pek tekin değildi Çanakkale'nin suyu,
Geçilmez bu boğaz...
Geçilmez bu boğaz...
Bizi
Ne topun yıldırır,
Ne kurşunun.
Çünkü artık
Başladı cengimiz.
Er meydanında bulunmaz dengimiz...
Sen misin Mustafa Kemal'im ileri diyen?
İşte fırladık siperden.
Sırtına yüklenmiş kahraman
Seyit 276 kiloluk mermiyi,
Koşuyor bataryasına ateşler içinden.
Bu mermi denizlere gömecek
Elizabet'i Buvet'i...
Yanıyor bugün Anafartalar yanıyor,
Denizler yanıyor,
Dağlar yanıyor.
Zafer bizimdir artık
Düşman zırhlıları batıyor...
Türk'üm,
Muzaffer olarak doğmuşuz bir kere.
Bir karış toprak uğruna
Kimimiz şehit oluruz.
Kimimiz gazi.
Hiç değişmez bu yazı.
Dünyada her yer geçilir belki
Lâkin geçilmez Çanakkale Boğazı..